4 Haziran 2015 Perşembe

         KARŞINIZDA İSTİKAL AKARSU

       Yine çok keyifli bir yazar-çizer ile samimi bir röportaj yaptım. Ben onu kitapları ile tanıdım ama bir çoğunuz, twitter hesabı sahibi iseniz, onu oradan tanıyor olabilirsiniz. Eğer öyleyse hemen kitapçıya gidin ve bu adamın kitaplarını  alın. Yaz geldi tam bu mevsimlik okumalar. İETT’nin kavurucu sıcağında, eğer ki bir koltuk bulup da oturma şerefine nail olmuşsanız, açın bir İstiklal Akarsu kitabını, gülmekten durak kaçıracağınıza and içerim. Ya da  eve yine patronunuza gıcık olarak geldiyseniz, gene açın bir İstiklal Akarsu kitabı, kitap bittiğinde size, patronunuz ayağını kırmış en az bir ay iş yerinde olamayacakmış neşesini aynen yaşatmazsa bana lanet okuyun. Hele  yazın çalışmayıp, deniz-kum -güneş üçlüsü ile aşk yaşayacak ballılardansanız o zaman sizin zaten keyfinize keyif katıp, nispet yapmaya doping toplamanız için İstiklal Akarsu okumanız lazım. Ama kendisini okumaya bu röportajla da başlayabilirsiniz. Bu da keyifli bir seçenek. 


Merhabalar, kendinizden bahsetmeyi sevmiyorsunuz ama bizim için minik bir nereli olduğunuza ne mezunu olduğunuza dair bilgi verebilir misiniz, İstiklal Akarsu’yu tanımlayan kişisel özelliklere var mıdır?
İstanbul'un pek de minik olmayan ilçesi Üsküdar'ın, İstanbul nüfusunun %94'ünün doğumuna ev sahipliği yapan Zeynep Kamil Hastanesi'nde doğmuşum. Marmara Üniversitesi İktisat bölümü mezunuyum. Sanırım doğumumdan mezunuyetime kadar geçen süreyi pek merak etmiyorsunuz. Kişisel özelliğim pek yok, yani bana özel bir özellik yok, genelde herkesin sahip olduğu özelliklerdeyim. Sabah kalkarım, dükkana giderim, evet uzun yıllardır ailece işlettiğimiz bir spor mağazamız var. Oraya giderim, kahvaltımı yaparım. Sonra satış yaparım, iş yoksa mutfak olarak kullandığımız dükkanın arka kısmında tivit yazarım, hikayelerimi yazarım, akşam olunca dükkanı kapatır eve giderim. Akşam evde yoğurt yerim, meyve yerim, tv izlemem pek, internetten dizi izlerim, Louie izliyorum bu aralar, sonra 11-12 arası kitap okurum, bazen 12:30'a kadar da sürer bu. Uykum gelir o ara yatarım.
              Hem yazmaya meraklı biri olarak hem de sizi ilk kitaplarınızla tanımış biri olarak sormak istiyorum, yazıya nasıl başladınız?
Ortaokulda Türkçe hocamız haftanın 2 saatini kompozisyona ayırmıştı, kompozisyonun ortalamaya direkt etki edeceğini söylediği an sınıf Dostoyevksi doldu, Tolstoy doldu.Yani ilk gazı orta ikinci sınıftaki Türkçe hocamız verdi. Bir de güzel kompozisyonlar sınıfta sesli olarak okunuyordu, şimdi bakıyorum da gazı biraz fazla vermiş hocamız.

               Peki Sosyal medya’ya ne vesile oldu da girdiniz, bizi oralarda da keyiflendirmeye       başladınız.
İlk Facebook'a girdim, yazdıklarımı orada paylaştım, fakat akrabalarımdan ve ilkokul arkadaşlarımdan başka kimse yoktu orada. Akrabalarım da bir süre sonra, "istiklal sen deli misin?" demeye başladılar, "senin zorun ne dostum?" demeye başladılar, ilkokul arkadaşlarım "sus ve bizimle ilkokul öğretmenimizi ziyaret et" dediler, şaka tabi, 2-3 sene orada paylaşımlarda bulundum, sonra bir arkadaşımın önerisiyle Twitter'a üye oldum, yazdıklarımı orada paylaşmaya başladım, hala da paylaşıyorum.
             Twitter hiç icat edilmemiş olsaydı? İstiklal Akarsu için ve Dünya için kayıpları olur muydu?
Yazdıklarımı geniş kitlelere duyurma açısından çok etkili oldu bu site. Blog da açmıştım misal, fakat yazdıklarımı pek okuyan olmuyordu, bunu blog'un istatistik bölümünden görebiliyordum. Twitter'da takipçiler artınca hikayelerimin linkini koymaya başladım, blog da epey etkileşim aldı. O ara blogumu görmenizi isterdim, koskoca blog çocuk gibi seviniyor, taklalar atıyordu. Twitter icat olmasaydı ben yine de sesimi bir şekilde duyururdum(duyuramazdım).
Fenomen etiketi, sosyal medyadaki girilerinizi yazarken sizi etkiliyor mu? Yani “ biraz daha frenleyeyim kendimi yahut daha da tepkimi belli edeyim” gibi?
Fenomen etiketi yazdıklarımı pek etkilemiyor, zaten son zamanlarda bu etiket silinmeye başladı, fenomenlik müessesesi yakında iflas bayrağını çekebilir. Frenleme olayı fenomenlikten değil de isim belli olduğundan olabilir, anonim olsaydım daha ebeli sülaleli, nalına mıhına yazabilirdim. Bir de öyle bir ismim var ki bulunmam 15 saniye filan sürer herhalde, ülkemiz de özgürlüğün demokrasinin insan haklarını beşiği olmadığı için biraz temkinli olmak gerekiyor.
               İlk kitabınız “Bir Alex Değilim” in isim hikayesini merak ediyorum?Aslında tüm kitaplarınızın isimleri çok komik, isim seçerken dikkat ettiğiniz bir nokta var mı?
Bir filmin müziği neyse bir kitabın ismi de o bence, senaryo kadar olmasa bile epey önem teşkil ediyor. Kitap bittikten sonra isim düşünmeye başlıyorum, bunu çevremdeki insanlarla paylaşıyorum, sonunda iyi kötü bir isim çıkıyor ortaya. Kitabı yazarken hiç düşünmüyorum ismi, stres yapıyor, kaşıntı tutuyor, agresifleşiyorum, gözlerimde seğirme oluyor, iştahım kesiliyor, gördüğünüz üzere hiçbir soruyu sonuna kadar ciddi cevaplayamıyorum, illa bir sapıtma illa bir yoldan çıkma oluyor, hayırlara vesile olsun diyelim.
             Dizüstü Edebiyat serisi çok sevilen ve tutan bir seri oldu. Okuyan Us Yayınevi gerçekten yeni bir çağ başlattı. Sizin Yayınevi seçiminizin özel bir tercih sebebi var mı?
Yayınevi tercihinin özel bir sebebi yok, sadece kriterlerine uyuduğumu fark ettim. Dizüstü edebiyat, yazım hayatına sanal mecralarda başlamış ve devam etmiş yazarlara kağıt üstünde şans veren bir seriydi. Yani internette yazdın tamam ama gel sana kitap yapalım, kalıcı ol, bu internet denen şey fişi çekince gider sonra üzülürsün diyen bir akımdı, iyi de yaptılar bence.
              İstiklal Akarsu neler okur? Ne tarz kitaplarla doludur kitaplığı?
            Roman okumayı severim, korku romanı hariç her şeyi okurum. Bu aralar Haruki Murakami Abinin kitaplarını okuyorum, İhsan Oktay Anar'ın kitaplarını zevkle okurum, Umut Sarıkaya'nın kalemini beğenirim, Zülfü Livaneli kitaplarını evde sehpada görünce kaparım, değişik bir okuma alışkanlığım var.
            Yazmasaydınız, şimdi ne yapıyor olurdunuz? Ya da bunu ne yapmak isterdiniz şeklinde de cevaplayabilirsiniz.
             Yazmasaydım esnaflık yapıyor olurdum, yazmıyorken yapıyorum zaten, ikisi bir arada yürüyebiliyor, hayatın içinde oluyorsun, ticaret zevkli bir uğraş.
         İstiklal Akarsu’nun gündelik hayatı nasıl işler? Nerelere gider, gezmeyi sever mi, evcimen midir? Bizi aydınlatır mısınız?
Akşamları iş çıkışı doğru gecelere akarım, eğlenmeyi çok severim, içmek dans etmek, yeni insanlar tanımak benim hobilerim demek isterdim ama iş çıkışı eve gidip camış gibi yatarım. Evcimenliği abartırım, dizi izler kitap okurum. Her pazar mutlaka sinemaya giderim, 52 haftada en az 50 kez sinemeya giderim aksatmam bunu. Sinema öncesi de devamlı gittiğim bir restoran var, sevdiğim bir mekan, denk gelince maç da izlerim orada. Cumartesi geceleri de ayda en fazla bir defa dışarı çıkarım, arkadaşlarımla buluşurum, Taksim'de güzel bir mekanı olan arkadaşım var, bazen onun restoranına giderim. Hayatı biraz rölantide yaşıyorum sanırım.
               En son sinemada ne izlediniz? Sinemada tercihleriniz nasıl filmler diye sorsam?
Babamın vefatı dolayısıyla epeydir sinemaya gitmiyorum, evden işe işten eve. En son Kocan Kadar Konuş adlı filme gittim, sinemada hiç seyredilecek bir film yoktu girdim bu filme, fena da değildi eğlenceliydi. Genelde bilim kurgu ve komedi filmlerinden hoşlanırım.
             Televizyon ile aranız nasıl? Televizyondan beslenir misiniz?
Tv ile hiç aram yok, artık açmıyorum bile, maç olunca açıyorum.
           Blogger olmak uzun zamandır çok havalı (!) bir hobi oldu çevrede, siz en başarılı ve eskilerinden biri olarak nasıl buluyorsunuz blogger camiasını? Kimleri takip edersiniz?
         Aslında kendimi çok başarılı bir blogger olarak görmüyorum, hatta blogger olarak bile görmüyorum. Hikayelerim kitap haline geldiği an sattım blogu filan, uğramaz oldum bloga, özür dilerim blogcum.
       Sizin kitaplarınızı neden okusun insanlar, bize kitaplarınızdan bahsedin.
       Kitaplarımda genelde yaşadığım olayları yazdım. Yazdıklarımın %70'ini gerçekten yaşadım diyebilirim, %30'luk da bir kurgu desteği oldu. İnsanlar benim kitabımı neden okusun sorusuna ise ne cevap vereceğimi bilemedim, asgari ücret 3500 lira olsun, işsizlik bitsin, enflasyon insin istiyorlarsa benim kitabımı okusunlar.
      Takipçileriniz ile sokakta vb yerlerde karşılaştığınızda tepkiler nasıl?
     Genelde beni tanımazlar çünkü profilimde renkli bir kafa var. Fakat arada sırada tanıyan çıkıyor, menşın atıyorlar anında, abi yavaş ye diyorlar, abi göbek de erimiş diyorlar, abi gel bi çayımızı iç diyorlar.
     Son sorum Başka bir kitap geliyor mu yakın zamanda ve hiç senaryo yazmayı düşündünüz mü?
      Yeni kitap 1-2 ay içinde çıkar, %80'i bitti diyebilirim. Senaryo değil ama zamanında dizilere öykü gönderdiğim olmuştu, bu yolla harçlığımı çıkarıyordum, bıraktım o işi. İlerde hikayelerimi film senaryosuna dönüştürmek isterim, kısmet artık.
     Çok teşekkür ederim hem sabrınız hem de vakit ayırdığınız için.
Ben teşekkür ederim.
  KARSI KOMSUNUN KIZI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder