KARŞINIZDA İSTİKAL AKARSU
Yine çok keyifli bir yazar-çizer ile samimi
bir röportaj yaptım. Ben onu kitapları ile tanıdım ama bir çoğunuz, twitter
hesabı sahibi iseniz, onu oradan tanıyor olabilirsiniz. Eğer öyleyse hemen kitapçıya gidin ve bu
adamın kitaplarını alın. Yaz geldi tam
bu mevsimlik okumalar. İETT’nin kavurucu sıcağında, eğer ki bir koltuk bulup da
oturma şerefine nail olmuşsanız, açın bir İstiklal Akarsu kitabını, gülmekten
durak kaçıracağınıza and içerim. Ya da eve yine patronunuza gıcık olarak geldiyseniz,
gene açın bir İstiklal Akarsu kitabı, kitap bittiğinde size, patronunuz ayağını
kırmış en az bir ay iş yerinde olamayacakmış neşesini aynen yaşatmazsa bana
lanet okuyun. Hele yazın çalışmayıp,
deniz-kum -güneş üçlüsü ile aşk yaşayacak ballılardansanız o zaman sizin zaten keyfinize
keyif katıp, nispet yapmaya doping toplamanız için İstiklal Akarsu okumanız
lazım. Ama kendisini okumaya bu röportajla da başlayabilirsiniz. Bu da keyifli
bir seçenek.
Merhabalar, kendinizden
bahsetmeyi sevmiyorsunuz ama bizim için minik bir nereli olduğunuza ne mezunu
olduğunuza dair bilgi verebilir misiniz, İstiklal Akarsu’yu tanımlayan kişisel
özelliklere var mıdır?
İstanbul'un pek de minik
olmayan ilçesi Üsküdar'ın, İstanbul nüfusunun %94'ünün doğumuna ev sahipliği
yapan Zeynep Kamil Hastanesi'nde doğmuşum. Marmara Üniversitesi İktisat bölümü
mezunuyum. Sanırım doğumumdan mezunuyetime kadar geçen süreyi pek merak etmiyorsunuz.
Kişisel özelliğim pek yok, yani bana özel bir özellik yok, genelde herkesin
sahip olduğu özelliklerdeyim. Sabah kalkarım, dükkana giderim, evet uzun
yıllardır ailece işlettiğimiz bir spor mağazamız var. Oraya giderim, kahvaltımı
yaparım. Sonra satış yaparım, iş yoksa mutfak olarak kullandığımız dükkanın
arka kısmında tivit yazarım, hikayelerimi yazarım, akşam olunca dükkanı kapatır
eve giderim. Akşam evde yoğurt yerim, meyve yerim, tv izlemem pek, internetten
dizi izlerim, Louie izliyorum bu aralar, sonra 11-12 arası kitap okurum, bazen
12:30'a kadar da sürer bu. Uykum gelir o ara yatarım.
Hem
yazmaya
meraklı biri olarak hem de sizi ilk kitaplarınızla tanımış biri olarak sormak
istiyorum, yazıya nasıl başladınız?
Ortaokulda Türkçe
hocamız haftanın 2 saatini kompozisyona ayırmıştı, kompozisyonun ortalamaya
direkt etki edeceğini söylediği an sınıf Dostoyevksi doldu, Tolstoy doldu.Yani
ilk gazı orta ikinci sınıftaki Türkçe hocamız verdi. Bir de güzel kompozisyonlar
sınıfta sesli olarak okunuyordu, şimdi bakıyorum da gazı biraz fazla vermiş
hocamız.
Peki
Sosyal medya’ya ne vesile oldu da girdiniz, bizi oralarda da keyiflendirmeye başladınız.
İlk Facebook'a girdim,
yazdıklarımı orada paylaştım, fakat akrabalarımdan ve ilkokul arkadaşlarımdan
başka kimse yoktu orada. Akrabalarım da bir süre sonra, "istiklal sen deli
misin?" demeye başladılar, "senin zorun ne dostum?" demeye
başladılar, ilkokul arkadaşlarım "sus ve bizimle ilkokul öğretmenimizi
ziyaret et" dediler, şaka tabi, 2-3 sene orada paylaşımlarda bulundum,
sonra bir arkadaşımın önerisiyle Twitter'a üye oldum, yazdıklarımı orada
paylaşmaya başladım, hala da paylaşıyorum.
Twitter
hiç icat edilmemiş olsaydı? İstiklal Akarsu için ve Dünya için kayıpları olur
muydu?
Yazdıklarımı geniş
kitlelere duyurma açısından çok etkili oldu bu site. Blog da açmıştım misal,
fakat yazdıklarımı pek okuyan olmuyordu, bunu blog'un istatistik bölümünden
görebiliyordum. Twitter'da takipçiler artınca hikayelerimin linkini koymaya
başladım, blog da epey etkileşim aldı. O ara blogumu görmenizi isterdim,
koskoca blog çocuk gibi seviniyor, taklalar atıyordu. Twitter icat olmasaydı
ben yine de sesimi bir şekilde duyururdum(duyuramazdım).
Fenomen etiketi, sosyal
medyadaki girilerinizi yazarken sizi etkiliyor mu? Yani “ biraz daha
frenleyeyim kendimi yahut daha da tepkimi belli edeyim” gibi?
Fenomen etiketi
yazdıklarımı pek etkilemiyor, zaten son zamanlarda bu etiket silinmeye başladı,
fenomenlik müessesesi yakında iflas bayrağını çekebilir. Frenleme olayı
fenomenlikten değil de isim belli olduğundan olabilir, anonim olsaydım daha
ebeli sülaleli, nalına mıhına yazabilirdim. Bir de öyle bir ismim var ki
bulunmam 15 saniye filan sürer herhalde, ülkemiz de özgürlüğün demokrasinin
insan haklarını beşiği olmadığı için biraz temkinli olmak gerekiyor.
İlk kitabınız “Bir Alex Değilim” in isim
hikayesini merak ediyorum?Aslında tüm kitaplarınızın isimleri çok komik, isim
seçerken dikkat ettiğiniz bir nokta var mı?
Bir filmin müziği neyse
bir kitabın ismi de o bence, senaryo kadar olmasa bile epey önem teşkil ediyor.
Kitap bittikten sonra isim düşünmeye başlıyorum, bunu çevremdeki insanlarla
paylaşıyorum, sonunda iyi kötü bir isim çıkıyor ortaya. Kitabı yazarken hiç
düşünmüyorum ismi, stres yapıyor, kaşıntı tutuyor, agresifleşiyorum, gözlerimde
seğirme oluyor, iştahım kesiliyor, gördüğünüz üzere hiçbir soruyu sonuna kadar
ciddi cevaplayamıyorum, illa bir sapıtma illa bir yoldan çıkma oluyor,
hayırlara vesile olsun diyelim.
Dizüstü Edebiyat serisi çok
sevilen ve tutan bir seri oldu. Okuyan Us Yayınevi gerçekten yeni bir çağ
başlattı. Sizin Yayınevi seçiminizin özel bir tercih sebebi var mı?
Yayınevi tercihinin özel
bir sebebi yok, sadece kriterlerine uyuduğumu fark ettim. Dizüstü edebiyat,
yazım hayatına sanal mecralarda başlamış ve devam etmiş yazarlara kağıt üstünde
şans veren bir seriydi. Yani internette yazdın tamam ama gel sana kitap
yapalım, kalıcı ol, bu internet denen şey fişi çekince gider sonra üzülürsün
diyen bir akımdı, iyi de yaptılar bence.
İstiklal Akarsu neler okur? Ne
tarz kitaplarla doludur kitaplığı?
Roman okumayı severim, korku romanı hariç her şeyi okurum. Bu aralar
Haruki Murakami Abinin kitaplarını okuyorum, İhsan Oktay Anar'ın kitaplarını
zevkle okurum, Umut Sarıkaya'nın kalemini beğenirim, Zülfü Livaneli kitaplarını
evde sehpada görünce kaparım, değişik bir okuma alışkanlığım var.
Yazmasaydınız, şimdi ne yapıyor
olurdunuz? Ya da bunu ne yapmak isterdiniz şeklinde de cevaplayabilirsiniz.

İstiklal Akarsu’nun gündelik
hayatı nasıl işler? Nerelere gider, gezmeyi sever mi, evcimen midir? Bizi
aydınlatır mısınız?
Akşamları iş çıkışı
doğru gecelere akarım, eğlenmeyi çok severim, içmek dans etmek, yeni insanlar
tanımak benim hobilerim demek isterdim ama iş çıkışı eve gidip camış gibi
yatarım. Evcimenliği abartırım, dizi izler kitap okurum. Her pazar mutlaka
sinemaya giderim, 52 haftada en az 50 kez sinemeya giderim aksatmam bunu.
Sinema öncesi de devamlı gittiğim bir restoran var, sevdiğim bir mekan, denk
gelince maç da izlerim orada. Cumartesi geceleri de ayda en fazla bir defa
dışarı çıkarım, arkadaşlarımla buluşurum, Taksim'de güzel bir mekanı olan
arkadaşım var, bazen onun restoranına giderim. Hayatı biraz rölantide yaşıyorum
sanırım.
En son sinemada ne izlediniz?
Sinemada tercihleriniz nasıl filmler diye sorsam?
Babamın vefatı
dolayısıyla epeydir sinemaya gitmiyorum, evden işe işten eve. En son Kocan
Kadar Konuş adlı filme gittim, sinemada hiç seyredilecek bir film yoktu girdim
bu filme, fena da değildi eğlenceliydi. Genelde bilim kurgu ve komedi
filmlerinden hoşlanırım.
Televizyon ile aranız nasıl?
Televizyondan beslenir misiniz?
Tv ile hiç aram yok,
artık açmıyorum bile, maç olunca açıyorum.
Blogger olmak uzun zamandır çok
havalı (!) bir hobi oldu çevrede, siz en başarılı ve eskilerinden biri olarak
nasıl buluyorsunuz blogger camiasını? Kimleri takip edersiniz?
Aslında kendimi çok başarılı bir
blogger olarak görmüyorum, hatta blogger olarak bile görmüyorum. Hikayelerim
kitap haline geldiği an sattım blogu filan, uğramaz oldum bloga, özür dilerim
blogcum.
Sizin kitaplarınızı neden okusun
insanlar, bize kitaplarınızdan bahsedin.
Kitaplarımda genelde yaşadığım
olayları yazdım. Yazdıklarımın %70'ini gerçekten yaşadım diyebilirim, %30'luk
da bir kurgu desteği oldu. İnsanlar benim kitabımı neden okusun sorusuna ise ne
cevap vereceğimi bilemedim, asgari ücret 3500 lira olsun, işsizlik bitsin,
enflasyon insin istiyorlarsa benim kitabımı okusunlar.
Takipçileriniz ile sokakta vb
yerlerde karşılaştığınızda tepkiler nasıl?
Genelde beni tanımazlar çünkü
profilimde renkli bir kafa var. Fakat arada sırada tanıyan çıkıyor, menşın
atıyorlar anında, abi yavaş ye diyorlar, abi göbek de erimiş diyorlar, abi gel
bi çayımızı iç diyorlar.
Son sorum Başka bir kitap geliyor
mu yakın zamanda ve hiç senaryo yazmayı düşündünüz mü?
Yeni kitap 1-2 ay içinde çıkar,
%80'i bitti diyebilirim. Senaryo değil ama zamanında dizilere öykü gönderdiğim
olmuştu, bu yolla harçlığımı çıkarıyordum, bıraktım o işi. İlerde hikayelerimi
film senaryosuna dönüştürmek isterim, kısmet artık.
Çok teşekkür ederim hem sabrınız hem de vakit ayırdığınız için.
Ben teşekkür ederim.
KARSI KOMSUNUN KIZI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder