KARŞINIZDA ÇİKOLATA TADINDA BİR “ŞİŞMAN KIZ”

Uyarı:
Okurken elinizin altında tatlınız hazır olsun, fazla dozda tatlı isteği uyandırabilir.
Öncelikle merhaba şişman kız, biz
şişman kızı tanımak isteriz, bu şişman kız
Nerelidir? Eğitimi nedir?
Selam!
Hoş geldiniz :) Ben Karadenizli bir ailenin kızı olmakla birlikte Mersin'de
doğdum ve bir süre orada yaşayıp sonra İstanbul'a geldim ve halen burada
yaşıyorum. Lisedeyken konservatuar okumak istiyordum fakat babamın ısrarlarıyla
Sahne Sanatları bölümüne girdim.
Yazmak için, “Kendimi bildim bileli
yazarım” diyorsun bir başka röportajında, peki bu yazı işi twitter’ a nasıl
geçti?

Nickin içinde gayet yalın ama
nükteli, espirili bir isim seçmişsin hep bu kadar kısa ve öz müsün? Çünkü
twittlerinde çok yalın ama bir o kadar eğlenceli, komik. Ama önce neden Şişman
Kız ismi?
Aslında
değilim. Ufacık ayrıntıyı on saat düşünürüm. Zor karar veririm ve ağır adım
atarım :) Kilolu olunca, mecburen :)
Ben
İstanbul'a geldiğimden beri, gittikçe kilo almaya başladım. Havası yaradı
derler ya, onun gibi işte. Ve yıllarca kilolar üzerine o kadar kafa yordum ki
size anlatamam. Artık bir yerden sonra 'eeeh yeter ya! Ne güzelim işte tombik
tombik' dedim ve artık konu üzerinde espriler yapmaya başladım. İp koptu yani
bir yerde :) Günlük yaşamımda bana bu kadar yakın olan bir konuyu, mizahi bir
profilde paylaşmak eğlenceli olur diye düşünerek Şişman Kız hesabını açtım.
Twitter’da fenomen olmaya başladığın
zamaları, takipçilerinin patlama yapma hikayesini anlatsana.
Önce
bir kaç arkadaş, tanıtık falan takipleşiyorduk. Ben de aklımdakileri yazmaya
çalışıyordum. Sonra zamanla, '140 karakterde nasıl daha iyi anlatırım?' sorusu
oluştu. Bunu anlamaya başladığımda ise takipçi sayım daha da arttı. Demek ki
doğru yoldaydım. Ben de daha çok yemeye ve daha çok yazmaya başladım, 3 senede
Twitter sayesinde 13 kilo aldım :) Kilo almak isteyenlere kendimi öneririm.
Beni takip etsinler :)
Peki bu fenomenliğin kitaba dönüşme hikayesi? Nasıl oldu?
Peki bu fenomenliğin kitaba dönüşme hikayesi? Nasıl oldu?
Profili
Şişman Kız diye açmıştım, komik şeyler yazıyordum ve insanların hoşuna
gidiyordu. Fakat diğer yandan bana mailler ve mesajlar da geliyordu. Kiloları yüzünden
mutsuz hisseden çok insan vardı. Onlara bir şeyler anlatmam gerektiğini
hissettim. Biraz da aşktan bahsetmek istiyordum. Çünkü o konuda da yazmak
istediğim çok şey vardı. Bunları harmanlayıp, bir roman yazabilirim diye
düşündüm. Böylece daha fazla kişiye de ulaşmış olacaktım hem.
Neden Okuyan Us yayınevi? Bunu
soruyorum çünkü bu yayınevi bir çeşit devrim yaptı Türk edebiyat dünyasında
bence dizüstü edebiyat serisi ile.
İşte
tam da bu yazdığınız nedenle :) O sıralar Okuyan Us'tan kitabı çıkmak üzere olan
bir arkadaşım vardı. Onun önerisiyle gerçekleşti bu tanışma. Doğru zaman ve
doğru yerdi. Bir hayalim Okuyan Us sayesinde çok güzel bir şekilde gerçekleşmiş
oldu.
Tweet atmanın zor geldiği ya da
tükendiğini hissettiğin zamanlar oldu mu?
Türkiye'de
mizah yapıyorsanız, dünyanın en zor işlerinden birini yapıyorsunuzdur. Bazı
günler aklıma güzel bir tweet geliyor, heyecanla Twitter'a giriyorum.
Anasayfama bakıyorum inanılmaz kötü bir gündem var. Hem çok moralim bozuluyor
hem de yazacağımı bir kenara bırakıp çıkıyorum. Önceleri bir kaç kez o
heyecanla yazıverdim, tepki alınca bundan vazgeçtim. Neyse ki tepkiler de
yumuşak ve yapıcıydı. Takipçilerim çok şeker :) Ama düşünsenize her zaman önce
gündeme bir bakmanız gerekiyor, bu zaten yeteri kadar can sıkıcı bir durum.
Bazen dayanamayıp gündemle ilgili yazdığım da oluyor ama özellikle politik
şeyler yazmamaya özen gösteriyorum. Bunun dışında tükendiğimi hissettiğim anlar
olmuyor. Zaten hergün onlarca tweet atan birisi değilim. Bazen günde bir iki
veya iki günde bir yazdığım da oluyor.
Bir tiyatrocu olarak, Türkiye’ deki
dizi ve sinema oyuncularına bakınca, çırpı oyuncu dayatmasını nasıl buluyorsun?
Onlar vasıtasıyla, onları izleyen herkes 32-34 bedene düşmek için her gün
acayip yeni yöntemler deniyor. Sağlığını kaybedenler var. Yurt dışında şişman
bir kız başrolde olabiliyorken, insanlar rolleri için kilo alırken,
çirkinleşirken, Türkiye’de buna “cıs kötü” olarak yaklaşılmıyor mu? Yoksa bu
benim tepkim mi dizilere?
Sevgili
Haldun Dormen'in de dediği gibi, bizim ülkemizdeki kadın oyuncular hep güzel
gözükmek ister. Oysa oyunculuk böyle bir şey değil. Hiçbir zaman çirkin
gözükmekten çekinmedim. Üstelik çok da mimikleriyle oynayan, suratını binbir
şekle sokan bir oyuncuyumdur :) Bir kalıp oluşturulmuş, kim oluşturmuş, neden
oluşturmuş bunlar çok uzun tartışılır fakat ben zaten televizyonun hiç iyi bir
şey olmadığını ve insanların sağlığını bozduğunu savunuyorum. Hem mental olarak
hem fiziksel olarak. Sadece televizyonun değil, yazılı basının da. Gazeteyi
açıyorsun, sevdiğin bir sanatçının fotoğrafı. Altında “Bodrum'da
kameramanlarımıza yakalandı. Aman hanımefendi o bacaklar ne öyle? Hep selülit
dolmuş!” yazıyor. Ben bununla ilgileniyor muyum? Hayır, zorunda bırakılıyorum.
Bana o sanatçının eserlerini anlatsanıza. Ben onun selülitlerine bakarak, o
sene hangi kitabı yazacağını, hangi filmi çekeceğini göremem. “E bu ilgi çekmez
ama” diyorlar. Tüm medya bunu yaparsa bakın nasıl ilgi çeker. Ama o zaman
insanlar gelişir. Cıs :)
Türkiye’de diziler, medya dışında da tüm bunların
getirisi olarak ağır bir şekilcilik yok mu artık toplumun her yerinde? Bu bazen
çok can yakıcı ve tokat gibi çarpıyor mu insanın yüzüne?
Ben
kilolu ve sempatik kategorisine giriyorum misal. Yani benim oynayabileceğim
roller komik kadın, işveli kadın vs. Ha ben komediyi zaten seviyorum. Fakat bu
tipteki oyuncular dramlarda da oynamalı. Niye Kıvanç Tatlıtuğ gibi bir adam
benim gibi bir kadınla aşk yaşamasın? Hem soyadı da tatlı bence gayet uygun.
Mantıklı bir aşk hikayesi olur :) Şimdi bir iki ekip, komedi işlerinde sempatik
olmayan hatta itici olan tipler deniyor. Muhteşem senaryo ve muhteşem
yönetmenlerle yapıyorlar bu işleri. Çok da izleyicileri var.
Toplumun
her yerinde bir yargı ve baskı var. Eve misafir geliyor. Hamaratlığa övgülerle
kısırlar, börekler yeniliyor. Dedikodular yapılıyor. Ardından “Ay yine çok
yedik, yok ben haftaya kesin başlıyorum diyete” bölümüne geçilip, yeni
öğrenilen listeler paylaşılıyor. Bir ay sonraki misafirlikte sahneler yine
aynı.
Bana
sorarsanız en büyük problem ne biliyor musunuz? Kimse kendiyle konuşmuyor.. Ben
mutlu muyum?
Ben ne istiyorum? Ben bunu yapabilir miyim? Daha huzurlu olmak için neler yapmam lazım? Neden bu şekilde tepki veriyorum?
Ben ne istiyorum? Ben bunu yapabilir miyim? Daha huzurlu olmak için neler yapmam lazım? Neden bu şekilde tepki veriyorum?
Ve
bütün bu soruları hep başkalarından bekliyoruz. Neden bana nasılsın demedi? Neden
bana hediye almadı?... Sen kendine sor bir nasılsın? Gerçekten. Nasılsın sence
sen? En son ne zaman kendine hediye aldın?
Başkalarına
bakmaktan, başkalarını duymaktan kendimizi göremiyoruz, duyamıyoruz ve
dinleyemiyoruz.
Kendine
ve başkalarına sevgiyle yaklaş biraz. Bak hayatın değişecek, inan.
Hatta
“Yeter ki zayıf olayım da ne olursa olsun!” derecesinde. İnsanlar zayıflamak
için zehir içmeye bile razılar. Bu iş, kendini bu kadar çıkmaza sokacak kadar zor
bir iş değil. Doğru diyetisyen ve düzenli yaşamla herkes sağlıklı ve zinde
olabilir. Önemli olan da bu. Ama bunu sen mi istiyorsun, yoksa Reyhan Teyze'n
mi? Ya da sevgilin mi? Önce buna karar ver.
Peki başka kitaplar geliyor mu? Ya da
Popom Olmadan Asla’nın devamı?
Çok talep var. Popom Olmadan Asla'yı
okuyan hemen hemen herkes 'Ee bitti bu, doyamadım ki! Hadi bir tane daha yaz'
diye mesaj gönderiyor. Şişman Kız olarak bir kitap daha yazmayı düşünüyorum.
Bakalım :)
Kitap yayınlandıktan sonra büyük bir
çıkış yaptı, sana geri dönüşler nasıl oldu? Değişik teklifler aldın mı? Bir
klişe olarak yemek programı teklifi gibi?:)
Onlarca mail aldım, hala da almaya
devam ediyorum. Kitabı okuyanların çoğu 'Beni anlatmışsın! Bu, benim ya!'
şeklinde dönüşler yaptı. Sırlarını anlatan, bana akıl danışan, hayatımı
değiştirdin diyen, hediye göndermek isteyen çok insan oluyor. Bunlar çok güzel.
Yemek programı teklifi almadım :)
İlginç değil mi :) Daha çok yazarlıkla ve oyunculukla ilgili teklifler
alıyorum.
Peki Şişman Kız, dışarıda neler yer,
neler içer, favori mekanları var mıdır?
Çok seçiciyimdir. Her yerde her şeyi
yemem. Yemek yiyeceğim yeri araştırırım. Çünkü yemek benim için bir tutku. Ben
sadece karnımı doyurmak için yemiyorum.
Çoğu kişi yemek konusunda fikirlerime
çok güvenir. Bana sorarlar. Dişi Vedat Milör gibiyim :)
Yiyeceğim şeyler taze olmalı, yağlı
şeyleri sevmem, çok baharatlı yemem, tatlı delisiyimdir. Bakla ve pırasadan haz
etmem. Ama öyle değişik bir tarifle sunulur ki, yiyebilirim. Muhteşem aşçılar
var ülkemizde. Yapsınlar yiyelim :) Yemek yapmaktan da hoşlanmam çünkü.
Profesyonel yiyiciyim ben :)
Öncelikle sana vakit ayırdığın için
çok teşekkür ederim, senin eklemek istediğin bir şeyler var mı?
Blogunuzla bu röportaj sayesinde
tanıştım ve gerçekten çok hoşuma gitti. Yayın hayatınızda bol şans diliyorum :)
Ancak sanata değer veren bir toplum gelişebilir. Öpüyorum, sevgiyle kalın :)
karsı komsunun kızı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder