1 Haziran 2015 Pazartesi

KARŞINIZDA ÇİKOLATA TADINDA BİR “ŞİŞMAN KIZ”
      Güzel birkaç ortak özellik var bir önceki röportajımla bu röportajım arasında. İki röportaj yaptığım yazar da, kendi hayatlarını çekinmeden ortaya koyan, bunu yaparken okuyucuyu güldüren isimler. İkisi de  farklı tarzları dilleri olsa da okumayı sevdiren, nefes almalık romanların aranılan ve bilindik yazarlarından. En önemli ortak özelliklerinden biriyse yayınevleri ortak; her ikisi de Okuyan Us Yayınevi yazarları. Bu iki farklı yazarla yaptığım röportajlarımdan Okuyan Us’un farkını, yaptığı devrimi yeteri kadar anlatmış olabileceğimi düşünmekteyim. Bu keyifli röportajlar yanlış anlaşılmasın, Okuyan Us için çalışmıyorum. Ya da sübliminal bir reklam kampanyası değil bu. Sevdiğim için, yayınları hakkında yazacağım çok şey olduğu için size gönüllü bir Okuyan Us elçiliği yapıyorum diyelim. Bu ayki yazarımız ise Şişman Kız mahlaslı, güzel insan, iyi oyuncu ve eğlenceli bir twitter fenomeni Yasemin Erkent. Kendisi her daim neşeli, komik, twitter’ın en tatlı(!) twettlerine sahip bir fenomen. Her şeyden öte kendini seven, kendine saygı duyan biri o. Röportajın sonunda size de “Hayattan ben ne istiyorum” sorusunu sorduracağına emin olduğum bir kadın. Cesur ve hayata tatlı gözüyle bakan, kendimden sonra tanıdığım en tatlı sever kadın da diyebilirim. Onunla çok keyifli, televizyon dünyalı, tiyatrolu, yemeli içmeli bir röportaj yaptım. O da hiç üşenmedi hazırladığım bütün sorularımı  tüm tatlı severliği ile cevapladı. İşte karşınızda POPOM OLMADAN ASLA kitabının yazarı, twitter’ın Şişman Kız’ı, tatlıcıların en sadık müdavimi Yasemin Erkent ile çikolata tadında bir röportaj.
Uyarı: Okurken elinizin altında tatlınız hazır olsun, fazla dozda tatlı isteği uyandırabilir.


Karsı Komsunun Kızı





Öncelikle merhaba şişman kız, biz şişman kızı tanımak isteriz, bu şişman kız  Nerelidir? Eğitimi nedir? 
Selam! Hoş geldiniz :) Ben Karadenizli bir ailenin kızı olmakla birlikte Mersin'de doğdum ve bir süre orada yaşayıp sonra İstanbul'a geldim ve halen burada yaşıyorum. Lisedeyken konservatuar okumak istiyordum fakat babamın ısrarlarıyla Sahne Sanatları bölümüne girdim.
   Yazmak için, “Kendimi bildim bileli yazarım” diyorsun bir başka röportajında, peki bu yazı işi twitter’ a nasıl geçti?
Benim büyük dedem şairdi. Genetik olarak oradan tanışmışız olacağız ilhamla ki, 10 yaşında ben sayfalarca hikayeler uydurup yazıyordum. Sonra 15-16 yaşlarında sadece özel kankalarla paylaşılan şiirler yazmaya ve besteler yapmaya başladım :) Bu dallarda bazı yarışmalara katıldım, ufak ödüller aldım. Yıllar sonra Twitter diye bir mecranın varlığından haberdar olduğumda, bir hesap açıp, aklıma ne geliyorsa yazmaya başladım. Sonra baktım Twitter'da insanlar eğleniyor. Ben de biraz eğleneyim bakayım diyerek o hesabı bırakıp, Şişman Kız profilini açtım.
   Nickin içinde gayet yalın ama nükteli, espirili bir isim seçmişsin hep bu kadar kısa ve öz müsün? Çünkü twittlerinde çok yalın ama bir o kadar eğlenceli, komik. Ama önce neden Şişman Kız ismi?
Aslında değilim. Ufacık ayrıntıyı on saat düşünürüm. Zor karar veririm ve ağır adım atarım :) Kilolu olunca, mecburen :)
Ben İstanbul'a geldiğimden beri, gittikçe kilo almaya başladım. Havası yaradı derler ya, onun gibi işte. Ve yıllarca kilolar üzerine o kadar kafa yordum ki size anlatamam. Artık bir yerden sonra 'eeeh yeter ya! Ne güzelim işte tombik tombik' dedim ve artık konu üzerinde espriler yapmaya başladım. İp koptu yani bir yerde :) Günlük yaşamımda bana bu kadar yakın olan bir konuyu, mizahi bir profilde paylaşmak eğlenceli olur diye düşünerek Şişman Kız hesabını açtım.
 Twitter’da fenomen olmaya başladığın zamaları, takipçilerinin patlama yapma hikayesini anlatsana.
Önce bir kaç arkadaş, tanıtık falan takipleşiyorduk. Ben de aklımdakileri yazmaya çalışıyordum. Sonra zamanla, '140 karakterde nasıl daha iyi anlatırım?' sorusu oluştu. Bunu anlamaya başladığımda ise takipçi sayım daha da arttı. Demek ki doğru yoldaydım. Ben de daha çok yemeye ve daha çok yazmaya başladım, 3 senede Twitter sayesinde 13 kilo aldım :) Kilo almak isteyenlere kendimi öneririm. Beni takip etsinler :)
     Peki bu fenomenliğin kitaba dönüşme hikayesi? Nasıl oldu?
Profili Şişman Kız diye açmıştım, komik şeyler yazıyordum ve insanların hoşuna gidiyordu. Fakat diğer yandan bana mailler ve mesajlar da geliyordu. Kiloları yüzünden mutsuz hisseden çok insan vardı. Onlara bir şeyler anlatmam gerektiğini hissettim. Biraz da aşktan bahsetmek istiyordum. Çünkü o konuda da yazmak istediğim çok şey vardı. Bunları harmanlayıp, bir roman yazabilirim diye düşündüm. Böylece daha fazla kişiye de ulaşmış olacaktım hem.
 Neden Okuyan Us yayınevi? Bunu soruyorum çünkü bu yayınevi bir çeşit devrim yaptı Türk edebiyat dünyasında bence dizüstü edebiyat serisi ile.
İşte tam da bu yazdığınız nedenle :) O sıralar Okuyan Us'tan kitabı çıkmak üzere olan bir arkadaşım vardı. Onun önerisiyle gerçekleşti bu tanışma. Doğru zaman ve doğru yerdi. Bir hayalim Okuyan Us sayesinde çok güzel bir şekilde gerçekleşmiş oldu.
Tweet atmanın zor geldiği ya da tükendiğini hissettiğin zamanlar oldu mu?
Türkiye'de mizah yapıyorsanız, dünyanın en zor işlerinden birini yapıyorsunuzdur. Bazı günler aklıma güzel bir tweet geliyor, heyecanla Twitter'a giriyorum. Anasayfama bakıyorum inanılmaz kötü bir gündem var. Hem çok moralim bozuluyor hem de yazacağımı bir kenara bırakıp çıkıyorum. Önceleri bir kaç kez o heyecanla yazıverdim, tepki alınca bundan vazgeçtim. Neyse ki tepkiler de yumuşak ve yapıcıydı. Takipçilerim çok şeker :) Ama düşünsenize her zaman önce gündeme bir bakmanız gerekiyor, bu zaten yeteri kadar can sıkıcı bir durum. Bazen dayanamayıp gündemle ilgili yazdığım da oluyor ama özellikle politik şeyler yazmamaya özen gösteriyorum. Bunun dışında tükendiğimi hissettiğim anlar olmuyor. Zaten hergün onlarca tweet atan birisi değilim. Bazen günde bir iki veya iki günde bir yazdığım da oluyor. 

Bir tiyatrocu olarak, Türkiye’ deki dizi ve sinema oyuncularına bakınca, çırpı oyuncu dayatmasını nasıl buluyorsun? Onlar vasıtasıyla, onları izleyen herkes 32-34 bedene düşmek için her gün acayip yeni yöntemler deniyor. Sağlığını kaybedenler var. Yurt dışında şişman bir kız başrolde olabiliyorken, insanlar rolleri için kilo alırken, çirkinleşirken, Türkiye’de buna “cıs kötü” olarak yaklaşılmıyor mu? Yoksa bu benim tepkim mi dizilere?
Sevgili Haldun Dormen'in de dediği gibi, bizim ülkemizdeki kadın oyuncular hep güzel gözükmek ister. Oysa oyunculuk böyle bir şey değil. Hiçbir zaman çirkin gözükmekten çekinmedim. Üstelik çok da mimikleriyle oynayan, suratını binbir şekle sokan bir oyuncuyumdur :) Bir kalıp oluşturulmuş, kim oluşturmuş, neden oluşturmuş bunlar çok uzun tartışılır fakat ben zaten televizyonun hiç iyi bir şey olmadığını ve insanların sağlığını bozduğunu savunuyorum. Hem mental olarak hem fiziksel olarak. Sadece televizyonun değil, yazılı basının da. Gazeteyi açıyorsun, sevdiğin bir sanatçının fotoğrafı. Altında “Bodrum'da kameramanlarımıza yakalandı. Aman hanımefendi o bacaklar ne öyle? Hep selülit dolmuş!” yazıyor. Ben bununla ilgileniyor muyum? Hayır, zorunda bırakılıyorum. Bana o sanatçının eserlerini anlatsanıza. Ben onun selülitlerine bakarak, o sene hangi kitabı yazacağını, hangi filmi çekeceğini göremem. “E bu ilgi çekmez ama” diyorlar. Tüm medya bunu yaparsa bakın nasıl ilgi çeker. Ama o zaman insanlar gelişir. Cıs :)

   Türkiye’de diziler, medya dışında da tüm bunların getirisi olarak ağır bir şekilcilik yok mu artık toplumun her yerinde? Bu bazen çok can yakıcı ve tokat gibi çarpıyor mu insanın yüzüne?
Ben kilolu ve sempatik kategorisine giriyorum misal. Yani benim oynayabileceğim roller komik kadın, işveli kadın vs. Ha ben komediyi zaten seviyorum. Fakat bu tipteki oyuncular dramlarda da oynamalı. Niye Kıvanç Tatlıtuğ gibi bir adam benim gibi bir kadınla aşk yaşamasın? Hem soyadı da tatlı bence gayet uygun. Mantıklı bir aşk hikayesi olur :) Şimdi bir iki ekip, komedi işlerinde sempatik olmayan hatta itici olan tipler deniyor. Muhteşem senaryo ve muhteşem yönetmenlerle yapıyorlar bu işleri. Çok da izleyicileri var.
Toplumun her yerinde bir yargı ve baskı var. Eve misafir geliyor. Hamaratlığa övgülerle kısırlar, börekler yeniliyor. Dedikodular yapılıyor. Ardından “Ay yine çok yedik, yok ben haftaya kesin başlıyorum diyete” bölümüne geçilip, yeni öğrenilen listeler paylaşılıyor. Bir ay sonraki misafirlikte sahneler yine aynı.
Bana sorarsanız en büyük problem ne biliyor musunuz? Kimse kendiyle konuşmuyor.. Ben mutlu muyum?
Ben ne istiyorum? Ben bunu yapabilir miyim? Daha huzurlu olmak için neler yapmam lazım? Neden bu şekilde tepki veriyorum?
Ve bütün bu soruları hep başkalarından bekliyoruz. Neden bana nasılsın demedi? Neden bana hediye almadı?... Sen kendine sor bir nasılsın? Gerçekten. Nasılsın sence sen? En son ne zaman kendine hediye aldın?
Başkalarına bakmaktan, başkalarını duymaktan kendimizi göremiyoruz, duyamıyoruz ve dinleyemiyoruz.
Kendine ve başkalarına sevgiyle yaklaş biraz. Bak hayatın değişecek, inan.
     Zayıf olmak sağlıklı olmakla karıştırılmıyor mu?
Hatta “Yeter ki zayıf olayım da ne olursa olsun!” derecesinde. İnsanlar zayıflamak için zehir içmeye bile razılar. Bu iş, kendini bu kadar çıkmaza sokacak kadar zor bir iş değil. Doğru diyetisyen ve düzenli yaşamla herkes sağlıklı ve zinde olabilir. Önemli olan da bu. Ama bunu sen mi istiyorsun, yoksa Reyhan Teyze'n mi? Ya da sevgilin mi? Önce buna karar ver.
    Peki başka kitaplar geliyor mu? Ya da Popom Olmadan Asla’nın devamı?
Çok talep var. Popom Olmadan Asla'yı okuyan hemen hemen herkes 'Ee bitti bu, doyamadım ki! Hadi bir tane daha yaz' diye mesaj gönderiyor. Şişman Kız olarak bir kitap daha yazmayı düşünüyorum. Bakalım :)
 Kitap yayınlandıktan sonra büyük bir çıkış yaptı, sana geri dönüşler nasıl oldu? Değişik teklifler aldın mı? Bir klişe olarak yemek programı teklifi gibi?:)
Onlarca mail aldım, hala da almaya devam ediyorum. Kitabı okuyanların çoğu 'Beni anlatmışsın! Bu, benim ya!' şeklinde dönüşler yaptı. Sırlarını anlatan, bana akıl danışan, hayatımı değiştirdin diyen, hediye göndermek isteyen çok insan oluyor. Bunlar çok güzel.
Yemek programı teklifi almadım :) İlginç değil mi :) Daha çok yazarlıkla ve oyunculukla ilgili teklifler alıyorum.
Peki Şişman Kız, dışarıda neler yer, neler içer, favori mekanları var mıdır?
Çok seçiciyimdir. Her yerde her şeyi yemem. Yemek yiyeceğim yeri araştırırım. Çünkü yemek benim için bir tutku. Ben sadece karnımı doyurmak için yemiyorum.
Çoğu kişi yemek konusunda fikirlerime çok güvenir. Bana sorarlar. Dişi Vedat Milör gibiyim :)
Yiyeceğim şeyler taze olmalı, yağlı şeyleri sevmem, çok baharatlı yemem, tatlı delisiyimdir. Bakla ve pırasadan haz etmem. Ama öyle değişik bir tarifle sunulur ki, yiyebilirim. Muhteşem aşçılar var ülkemizde. Yapsınlar yiyelim :) Yemek yapmaktan da hoşlanmam çünkü. Profesyonel yiyiciyim ben :) 

 Öncelikle sana vakit ayırdığın için çok teşekkür ederim, senin eklemek istediğin bir şeyler var mı?
Blogunuzlabu röportaj sayesinde tanıştım ve gerçekten çok hoşuma gitti. Yayın hayatınızda bol şans diliyorum :) Ancak sanata değer veren bir toplum gelişebilir. Öpüyorum, sevgiyle kalın :)

karsı komsunun kızı






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder